Erdoğan: Sağlık hizmetlerinin standardını tüm Türkiye'de yukarı çektik
İstanbul, 26 Aralık (Hibya) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da Medistate Çekmeköy Hastanesi Açılış Töreni'nde konuştu.
İstanbul, 26 Aralık (Hibya) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da Medistate Çekmeköy Hastanesi Açılış Töreni'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başalrı şöyle:
"Hastanemizde nükleer tıp ve nükleer tedavi gibi kritik hizmetlerin sunulacağı onkoloji merkezi mevcuttur.
Hastanemiz; 150 hasta yatağı, 16 genel ve 13 yenidoğan yoğun bakımı, 43 polikliniği, fizik tedavi rehabilitasyon ünitesi, kapsamlı acil servisi, 4 diş polikliniği ve 7 ameliyathanesiyle ilçemize ve şehrimize hizmet verecektir. Ayrıca hastanemizde nükleer tıp ve nükleer tedavi gibi kritik hizmetlerin sunulacağı onkoloji merkezi de mevcuttur.
İnşa edilecek 50 yataklı nörolojik bilimler merkeziyle hastanenin kapasitesinin 200 yatağa çıkacağını öğrenmekten memnuniyet duydum.
Bu modern hastanede sağlık hizmeti alacak tüm kardeşlerimize şimdiden acil şifalar temenni ediyorum. Burada görev yapacak doktorlarımıza, hemşirelerimize, diğer sağlık ve idari personelimize Cenab-ı Allah’tan başarılar diliyorum. Bu eserin hayata geçirilmesinde emeği olan herkese, bilhassa da MediState Sağlık Grubu'na teşekkür ediyorum.
Türkiye'nin gelişmesine, kalkınmasına, Türkiye Yüzyılı hedeflerine bir adım daha yaklaşmasına katkı yapan her türlü çaba takdire şayandır. Eskiden olduğu gibi sermayeyi renklerine göre tasnif etmeyen, yatırımcılar arasında yerli-yabancı ayrımına gitmeyen, ülkenin hayrına olacak her işi, her projeyi destekleyen bir iktidar olarak bu yatırımı çok kıymetli görüyoruz. Özellikle sağlık alanında vatandaşlarımızın kaliteli sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştıran her türlü çabayı takdirle karşılıyoruz.
Bunun ne kadar isabetli bir yaklaşım olduğunu pek çok kez gördük. Biliyorsunuz, etkilerini halen atlatamadığımız küresel bir salgın yaşadık. Tüm dünyayı kasıp kavuran ve milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bu salgın, ülkelerin hem ekonomisini hem de sağlık sistemini test etti. Sağlık sistemi zayıf olan ülkeler salgın döneminde ağır bedeller ödedi. Senelerdir bize örnek gösterilen, muhalefetin hala öve öve bitiremediği Avrupa'da hangi trajik sahnelerin yaşandığını hepimiz hatırlıyoruz.
Türkiye, son asrın en büyük sağlık krizi olan koronavirüs salgınını en iyi yöneten ülkelerden biri oldu. Bu süreçte kamu-özel fark etmeksizin sağlık altyapısının önemini hepimiz bizzat tecrübe ettik. Devlet ve şehir hastanelerimizle birlikte özel sağlık kuruluşlarımız salgını başarıyla yönetmemizde gerçekten kritik roller üstlendi.
6 Şubat depremlerinde de benzer durumlarla karşılaştık. Acil afet durumlarında özel hastanelerimiz, Sağlık Bakanlığımızın yürüttüğü koordinasyonla ciddi yük aldı. Buradaki hizmet bedelleri devletimiz tarafından karşılanarak en iyi sağlık hizmetini ilave maddi bir külfet oluşturmadan halkımıza sunduk.
Türkiye bu alanda öncü ve örnek bir ülke olduğunu son yıllarda defalarca gösterdi. Sağlık alanında artık farklı bir ligin oyuncusuyuz. Bundan da ülkemiz adına kıvanç duyuyoruz.
Şimdi biz böyle konuşunca nedense birileri rahatsız oluyor. Ülkemizde hangi alanda olursa olsun, özel teşebbüs deyince hemen eleştiri oklarını çeken, hemen saldırıya geçen bir kesim var. 1960 ve 70'lerin jargonuna hapsolmuş bu çevreler; güya kamuculuk adına, son derece yanlış bir şekilde her türlü özel girişime karşı çıkıyorlar.
Özel sektör okul yapar, hastane yapar; kamu-özel iş birliği içinde yol, köprü, havalimanı yapar. Bakarsınız bunlar anında kötülemeye başlar. Ama makul, mantıklı, pratik ve sürdürülebilir hiçbir öneri de getirmezler. Türkiye'nin ufkunu açacak, ekonomimize katma değer sağlayacak, millete ve memlekete faydası dokunacak hiçbir projeleri, hiçbir fikirleri yoktur.
Biz 23 yıl boyunca attığımız her adımda, hayata geçirdiğimiz her eserde, özel sektörümüzle iş birliği içinde ülkemize kazandırdığımız her yatırımda bunlarla çok sık muhatap olduk. Nasıl elinde çekiç olan her şeyi çivi görürse, bunlar da her konuyu getirip bir şekilde özel teşebbüs düşmanlığına bağladılar.
Oysa asıl kamuculuk; sermaye düşmanlığı yapmak değil, gerektiğinde özel sektörle el ele verip kamu yararına değer üretmek, halkın hayatını daha güvenli, daha huzurlu hale getirmek, temel hizmetleri en uygun şekilde, en üst kalitede vatandaşına sunabilmektir.
Mesela 2002 öncesi gibi sağlık hizmeti almak eğer bir çileye dönüşmüşse, böyle bir sistemde ne kamuculuktan ne de sosyal devletten söz edilebilir. Aynı şekilde belediye kaynakları talan ediliyor, halkın parası rantçıların, yolsuzların, yandaşların cebine akıyor, bunun da tüm faturasını daha fazla trafik, daha fazla eziyet, daha az hizmetle sokaktaki vatandaş ödüyorsa orada da bunların hiçbiri yoktur; tam tersine çok büyük bir soygun vardır.
'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' düsturuyla son 23 yıldır kimseyi ayırmadan çalıştık, çabaladık, 86 milyona aşkla hizmet ettik. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki, insanı merkeze alan siyasetimizin en güzel örneklerinden biri sağlıktır. Göreve geldiğimiz ilk günden beri sağlığı temel insan hakkı olarak gördük. Parası olanın değil, ihtiyacı olanın sağlık hizmetine eriştiği bir sistemi ülkemize kazandırdık. Sağlık hizmetlerinin standardını sadece belirli bir kesim için, sadece belirli bir bölge için değil, tüm Türkiye'de yukarı çektik.
Aile hekimliği sistemimizle, devlet hastanelerimizle, şehir hastanelerimizle, özel hastaneler ve üniversite hastanelerimizle çok güçlü bir altyapı oluşturduk. Bakınız bugün Türkiye; toplam 1539 sağlık kuruluşu, 270 binin üzerinde yatak kapasitesi ve 49 bine yaklaşan yoğun bakım yatağıyla vatandaşına kesintisiz sağlık hizmeti sunan bir ülkedir.
Sadece İstanbul'da son 23 yılda; 35 yeni hastane, mevcut hastanelere 24 ek hizmet binasıyla, 18 güçlendirme çalışmasıyla toplam 77 hastane inşa ettik. Hastane yapmakla yetinmedik; 12 ağız ve diş sağlığı merkezi, 103 birinci basamak sağlık tesisi, son 5 yılda üçü şehir hastanesi olmak üzere 7 büyük hastane ile İstanbul'un yükünü hafiflettik.
Hizmete hazır hastanenin bağlantı yollarını yapmaktan bile aciz olanlara rağmen bunları başardık. İstanbul'da sağlık yatırımlarımızın toplam bedeli 170 milyar lirayı buldu. Halihazırda devam eden 37 projemiz tamamlandığında inşallah bu rakam 250 milyar liraya çıkacak.
Şurası da bir gerçek ki, sağlıkta kilit nokta personeldir. İstanbul'da toplam hekim sayısını yüzde 134, ebe-hemşire sayısını yüzde 311 oranında artırdık. Bugün Türkiye genelinde 234 bini hekim, 264 bini hemşire olmak üzere toplam 1 milyon 470 bin sağlık çalışanımız; İstanbul'da ise 52 bine yakın hekimimiz, 51 bini aşkın ebe ve hemşiremiz milletimize hizmet veriyor.
Bu güçlü insan kaynağıyla yıllık muayene sayısını Türkiye genelinde 1 milyarın üzerine, İstanbul'da ise 170 milyonun üstüne çıkardık. Türkiye'de bir günde 3 milyon muayene gerçekleştiriyoruz. Ayrıca İstanbul'da 79 bin vatandaşımıza evde sağlık hizmeti ulaştırıyoruz.
Tüm bu yatırımlar neticesinde ülkemizin ve İstanbul'un sağlık turizminde ciddi bir ivme yakaladığını görüyoruz. Daha önce bizim vatandaşlarımız daha kaliteli teşhis ve tedavi için yurt dışına giderken, bugün dünyanın her yerinden insanlar Türkiye'ye geliyor. Her yıl milyonlarca misafirimiz hastalığının şifasını ülkemizde arıyor.
2025'in üçüncü çeyrek verilerine göre, yılın ilk 9 ayında sağlık hizmeti almak amacıyla ülkemizi ziyaret eden kişi sayısı 1,1 milyona ulaştı. Sağlık turizmi gelirimiz ise 2 milyar 200 milyon dolara yaklaştı. Saç ekimi başta olmak üzere estetikle ilgili birçok alanda İstanbul adeta bir marka haline geldi. Bunlar gelecek açısından umut verici rakamlardır. Tabii bu yoğun teveccühün doğru yönetilmesi de önemlidir.
Sağlık hizmeti doğrudan insan hayatına taalluk eden bir meseledir. İhmalin, özensizliğin, tedbirsizliğin veya hatanın bedelini kişi burada ya yaşamını ya da sağlığını kaybedip gider. Nitekim buna dair müessif haberlere zaman zaman rastlıyoruz. Hükümet olarak sağlık hizmetlerinin sunumunda karadüzen çalışan kim varsa tespit ettiğimiz an gözünün yaşına bakmıyoruz.
Daha fazla para kazanacağız diye kimse ülkemizin itibarına zarar veremez, vatandaşlarımızın ve misafirlerimizin sağlığını tehlikeye atamaz. Açgözlü muhterislerin Türkiye’nin giderek büyüyen sağlık turizmine gölge düşürmemesi için ne yapılması gerekiyorsa yapıyoruz ve yapacağız.
Bakınız sağlığa dair hususlarda bizim prensibimiz şudur: Milletimizin her bir ferdi birinci sınıf vatandaştır. Dolayısıyla sağlık başta olmak üzere her alanda birinci sınıf hizmete layıktır. Devlet, üniversite, özel ayrımı yapmadan söylüyorum; hastanelerimizin 23 senede katettiği mesafe gerçekten göz kamaştırıcıdır.
Pek çok ülkenin kendisine uyarlamak için gelip incelediği, vatandaşımızın her fırsatta memnuniyetini dile getirdiği bir sağlık sistemimiz var. İnşallah bunu güçlendirecek; vatandaşlarımızdan gelen talep, öneri, tespit ve eleştirilere göre geliştirecek, çok daha iyi seviyelere taşıyacağız. Bunu da kamu, özel hep beraber yapacağız."
Hibya Haber Ajansı© Copyright 2025 muratlihaberler.com.tr Tüm Hakları Saklıdır. Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.